En Büyük Düşmanınız

23 Ağustos 2011 Salı

Her an sizi eleştiren, sizi başkalarıyla kıyaslayan, en küçük hatanızı sizi aşağılayarak yüzünüze vuran biriyle yaşasanız hayat ne kadar zor olurdu değil mi? Ama belki zaten içinizde o kişiyle yaşıyorsunuz ve farkında bile değilsiniz. Belki kendinizin en büyük düşmanı kendinizsiniz...

“Özgüven” kitabının yazarları Matthew McKay ve Patrick Fanning kitaplarında herkesin eleştiren bir iç sesi olduğuna değiniyorlar. Ancak özgüveni düşük kişilerin içindeki bu eleştirmen çok daha acımasız oluyor, çok daha fazla konuşuyor. Üstelik çoğumuz bu eleştiren sesi o kadar benimsemiş durumdayız ki, onu doğal bir parçamız sanıyoruz. Sonucunda da kendimizi değersiz hissettirmesine izin veriyoruz. McKay ve Fanning, kitaplarında bunu bir örnekle açıklıyorlar: “Doktorasını yeni tamamlamış, öğretim görevlisi olmak için üniversiteye başvuran bir biyolog, komiteyle görüşmesi sırasında eleştiren iç sesine yakalanır. Eleştirmeni ‘Bir şey bildiğin yok, bu insanları kandıramazsın. Hele o tez dediğin saçmalık! Bak yine saçma bir yanıt verdin!’ gibi yargılamalarda bulunurken biyolog içinde duyduğu her kelimeye inanır. Donuklaşır, kekelemeye başlar. İşte eleştirmeni onu düşmekten korktuğu duruma getirmiştir.”

Eleştirmeninizi keşfedin!

Eleştirmeninizi yenebilmek için önce onu işitebilmelisiniz. Hepimiz yaşamımızın her anında içsel bir monolog içindeyiz. Önemli olan bu monoloğun içinde gizli eleştirmene ait cümleleri ayırdedebilmek.

Eleştirmen kimi zaman size geçmişteki hataların ve başarısızlıkların imgeleriyle saldırır. Kimi zaman sözcük ve imge kullanmaz. Bir düşünce, bir farkındalık, bir izlenim gibi akla gelir. Özellikle aşağıdaki stresli durumlarda eleştirmeninizin cümlelerini ayırdetmeye çalışın:

  • Yabancılarla tanıştığınızda
  • Cinsel olarak çekici bulduğunuz kişilerle yakınlaştığınızda
  • Hata yaptığınız durumlarda
  • Eleştirildiğiniz, savunmaya geçtiğiniz durumlarda
  • Otorite figürleri ile etkileşimde
  • Birinin size öfkelendiği durumlarda
  • Reddedilme ya da başarısızlık riski taşıyan durumlarda

Alıştırma: 3 gün boyunca eleştirmeninizi izleyin. İçsel monoloğunuzun ne kadar sık kendinizi olumsuz biçimde değerlendirmeye dönüştüğünü görerek şaşırabilirsiniz. Bu 3 gün süresince her gün 10’ar tane iç eleştiriyi not etmeye çalışın. Alıştırmanın sonunda eleştirmeninizin sesini ayırmakta büyük gelişme katedeceksiniz.

Eleştirmeninizin maskesini düşürün!

  • Eleştirmeniniz sizi toplum kurallarının içinde yaşamaya zorlar.
  • Kendinizi yetersiz hissetmeniz için sizi devamlı başkalarıyla kıyaslar.
  • Ancak mükemmel olursanız kendinizi iyi hissedeceğinize sizi inandırır.
  • Reddedilirseniz fazla üzülmemeniz bahanesiyle hayatınıza giren insanların baştan sizden hoşlanmayacaklarını söyler.
  • En kötü olasılığa hazır olmanız bahanesiyle size hep en kötüsünü söyler.

Eleştirmenin işlevini açıkça görmek, onun söylediklerine körü körüne inanmanızı önler. Eleştirmenin oyununu anladığınızda verdiği mesajlardan da etkilenmeniz azalacaktır.

Eleştirmeninize karşılık verin!

  • “Howitzer mantraları” denen cümlelerle eleştirmeninize karşı saldırıya geçin. “Bunlar yalan”, “Kapat çeneni”, “Kes saçmalamayı” gibi öfkelenmenize yardımcı olacak bir mantra seçin. Ve bu mantralarla içinizdeki eleştirmeni azarlayın. Unutmayın önemli olan, eleştirmeni saldırıya geçerken, henüz fazla zarar vermemişken yakalamak.
  • Eleştirmeninizi susturduğunuzda onun sesinin yerine koyacağınız olumlu düşüncelere ihtiyacınız var. O yüzden kendi değerinize sahip çıkan, olumlu cümleler oluşturun ve eleştiren sesten gelen her saldırıyı başarıyla durdurduğunuzda yerine hemen bu olumlu cümleleri kendinize tekrarlayın.

Eleştirmeninizi silahsızlandırın!

Olumsuz düşünce zincirinizi kırmak eleştirmeninize en büyük darbeyi indirecektir:

  • Genelleme yapmaktan vazgeçin. Hepsi, her zaman, hiçbir, asla gibi kelimelerden dilinizi arındırın.
  • Kendiniz için aşağılayıcı etiketlerden vazgeçin. “Salakça davrandım” ifadenizi “Sorusu karşısında ne diyeceğimi bilemedim” gibi genel değil, sadece o duruma mahsus anlatımlara döndürün.
  • Olayların sadece olumsuz yanlarını görmeyi bırakın. Olumsuzlukları olumlularla dengeleyin. Hep reddedildiğinizi düşünüyorsanız, sevgi ve kabul gördüğünüz zamanları size anımsatacak bir liste oluşturun. Başarısızlık ve yenilgilerinize takıntılıysanız, kendinize başarılarınızı anımsatarak bu takıntılara karşı çıkın.
  • Yaşamı beyaz ya da siyah görmek yerine, gri rengin belirli tonlarını farkedin. İki kutuplu düşünceyi çürütmek için yüzde sistemini kullanın. “Hazırladığım yemek felaket değildi, yemekler %50, salata %80, tatlı %40 oranında iyiydi.”, “Partim tümüyle sıkıcı değildi, konukların %40’ı eğlendi.” gibi.
  • Devamlı özür dilemekten vazgeçin. Özür dilemek kendini suçlamanın göstergesidir.
  • Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Başkaları gibi olmak zorunda olmadığınızı kendinize hatırlatın. Herkesin farklı güçlü ve zayıf yanları olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
  • Kimse zihin okuyamaz! Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüklerini bilmeniz olanaksız. Bu yüzden insanların davranışlarından kendinize göre anlamlar çıkarmaktan vazgeçin.
  • Duygularınızı bahane etmeyi bırakın. Aşk, nefret, öfke gibi tüm duygularınızın altında mutlaka düşünceler gizlidir. Ve o düşünceleri değiştirirseniz duygularınız da değişir.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Hakkımda

Reklam yazıp ürünler satma, markalar yaratma peşindeyken, dur biraz da başkaları için değil kendim için yazayım dedim. Maksat yazarken eğlenmek olduğuna göre seks ve ilişkiler hakkında yazmalıydım tabii. Böylece başladım yazılara... Yazarken gerçekten çok güldüm, güldükçe daha çok yazdım. Yazarken kendimi başta Elele olmak üzere dergi sayfalarının arasında buldum. İşte Elele ve diğer dergilere yazdığım yazılar burada. Benim yazarken eğlendiğim kadar siz de okurken eğlenirsiniz umarım:)
Blogger tarafından desteklenmektedir.

İzleyiciler

© 2010 Derin Mevzular Design by Dzignine
In Collaboration with Edde SandsPingLebanese Girls